11 Mart 2015 Çarşamba

Being Yıldız Tilbe

Perdeleri sonuna kadar kapattım. Kendime ettiğim türlü çeşit işkenceler dışarıdan kolayca görülemesin diye. Son dönemlerde popüler olan o ultra dandik filmde bahsi geçen oyun odasının dik alası benim içimde. Her dakika farklı tekniklerle işkence ediyorum kendi benliğime. En çok sevdiğim oyunun kendi ruhumu çarmıha germe oyunu olduğunu yeni fark ediyorum. Canım yanıyor hem de çok. Kendimi hortlak gibi hissediyorum. The walking dead dizisindeki herhangi bir zombi bile benden daha canlıdır hayat karşısında. Beslenmiyorum, temizlenmiyorum, iki günden beri diş fırçamı kullanmıyorum. Neyim ben? Niye böyleyim? Time code tutmadan kendi devamlılığı konusunda zerre fikir sahibi olamayacak kadar aptal biriyken, her fırsatta ortalığa saçılan bu depresif fikirleri nasıl oluyor da öyle kolay gizleyebiliyorum kafamda? Annem arasa ne diyeceğim şimdi mesela? Bitmek tükenmek bilmeyen kendimi sorgulamalarımdan mı dem vurayım telefonda? Bilir o, üstüme yoktur benim kendi canımı yakmakta. İyi de niye böyleyim ben? Keşke google’a ismimi yazdığımda çıkan ilk sekiz fotoğraftan dördü kendisine ait olan kişi ben olsaydım. Keşke ben o  J.P.  olsaydım. Martı kaşlı ve bıyıklı olmaktan zerre rahatsızlık duymadan kameralara gülümseyen, dört fotoğraftan dördünde de beğenilme kaygısı gütmeyen, saçı başı saatte 360 km hızla esen rüzgarda 4 saat takılmışçasına dağınık, maksimum 11 yaşında gözüken o kız ben olsaydım yada Yıldız Tilbe olsaydım da gene de şu kendinden geçmiş,  zalimin tüm zulmünü üstüne çekmiş, bahtsız bedevilikte master yapmış halde olmasaydım. 

"s*ktirin lan! o film hayatta iş yapmaz"!!!

hayatımı film yapsalar fonunda Tosun Paşa'nın official film müziği çalsın isterdim. fragmanda da bas bas bağırırdım herhalde "tutmayın küçük enişteyiii, salıverin gitsiiin!" 

işte o zaman hayat bu kadar sıkıcı olmazdı, olamazdı. o zaman içip içip Maslow puştunun ihtiyaçlar hiyerarşisine sayıp sövmeme, "32 yaşına geldim ne bok yiyicem ben şimdi" diye bunalımlardan bunalım beğenmeme gerek kalmazdı. yada siktir et hepsini Daver'in kimin gemisine binerse onun düdüğünü çalan orospu kızı; Layla'sı oluverseydim ya. önce aralarında en yakışıklısı o diye Seferoğulları'ndan Suphi'ye iş atar, ardından sosyal statüsü daha yüksek diye tipsiz Tosun'a hallenir, en sonunda da kaytan bıyıklarını nereme süreceğimi bilemediğim gerçek Tosun'la halvet olurdum. onun o tuttuğunu deviren kaslı kollarında kendimden geçtiğim yetmiyormuş gibi bir de üstüne düğün hediyesi olarak aldığım Yeşil Vadi'yi üstüme yaptırır mutlu mesut yaşardım. ooh dert yok tasa yok olmuşum paşa karısı, üstüne bir de koskoca vadi, gelsin hamam sefaları gitsin kahve falları. haciz gelse üstünde taşınmaz niyetine çakı bile olmayan ben işte o zaman neler yapardım gör bak. Tywin Lannister bile benden korkar, önüme ceketini iliklemeden çıkamazdı. hah şimdi bir de gel şu halime bak. iki günden beri diş fırçasından uzak geçirdiğim bir hayat, diş etlerimde türlü çeşit bakteri plağı, üç günden beri üzerimden çıkarmadığım için bedenimle bütünleşmeye başlamış pijamalarım, işsiz güçsüzlüğün nirvanasındayım. beş yıldır birfiil icra etmekte olduğum hosteslik mesleğinden uzaklaşmanın bende böyle etkiler yaratacağını bilsem ahh bilebilsem hiç öyle gelene gidene atar yapar mıydım? hahahaa ne güzel işte öğrencilik yıllarıma geri dönerim diye başladığım yüksek lisans tezinin üstesinden gelmek yerine beş fersah uzağına kaçmak isteyeceğim aklımın ucundan geçseydi o mülakat odasından "Allah'ını seven üstüme trafo atsın" diyerek uzaklaşır, ders aşamasında kaybettiğim onca zamanı bokumda bulduğum boncuklardan kolye yapmaya harcardım. 

şu an zaman izafiyet teoremini yeniden yazabilecek kadar bol fakat ben dünyayla ilişiğini kesmiş bir zen ustası kadar isteksiz...şu an ben, hayatımın filmini çekmeye kalksalar: "siktirin lan! o film hayatta iş yapmaz!" diyecek kadar boku yemiş bir haldeyim...